Pazar, Ocak 16

Arş

TDK'da, "İslam inanışına göre göğün en yüksek katı" olarak tanımlanmaktadır. Link

Elmalılı Hamdi Yazır Tefsirinin "Kurani Terimler ve Deyimler" bölümünde şöyle açıklanmaktadır:
Arş, "sakf" demektir ki bir binanın, bir yerin muhit-i ulvîsini yani en değerli, en yük­sek yerini teşkil eder. Bir eve nisbetle tavanı, tavana nisbetle üs­tündeki çatısı, kubbesi, tahta boş­luğu, çatısı hep arş kelimesinin anlam sahasına girer. Buna yük­seklik olarak çadır ve çardak gibi yükselen ve gölge veren her şeye denir. Bu suretle "arş" kavramı­nın en kesin anlamı değerlilik ve yükseklik ifade etmesidir. Bu münasebetledir ki arş, ül­kenin üzerine kurulup bina edilip yükseltildiği taht mânâsında kul­lanılmış ve tahtın lazım olan mülkten ve izzetü saltanattan kinaye de kılınmıştır. "Sellü arş", mülkü yıkıldı dağıldı demektir. Mülkü kıvamında, işleri yolunda ve mülkünün işleyişi muntazam ve sağlıklı olduğunda "istave ale'1-arşi " veya "istekare ala şeri­ri milkh" denilir. Ayrıca bir işin gerçekleşme ve yürüme nedenine, bir şeyin şart­larına, bir cemaatın liderine, yö­neticisine, tabuta, kuyunun dibin­den adam boyu kadar taşla örül­dükten so a ağzına kadar yapı­lan ahşap yapıya, ayağın parmak tarafına doğru yüzündeki yumru­cuk gibi tümseğe ve kuşun yuva­sına da arş denir.
Tabi bu kelime Kurani bir ifadedir ve Allah'a mahsus bir mevkiyi ifade etmektedir. Mealler ışığında ayetlere bakalım:

Cumartesi, Ocak 15

Kuran-ı Kerim'de Kar Kelimesinin Geçmemesi

Kuran ayetlerinden bihaber kişilerin yönelttiği bir soru... Bu tür soruların arkaplanında "Kuran çöle indi, o yüzden çöl iklimi dışındaki doğa olaylarından haber vermemektedir" yaklaşımı bulunmaktadır. Aslında bu tür diyaloglara girmemek gerekir ama bilmemiz gerekir ki Kuran eksiksiz, detaylı ve çelişkisizdir, cevaben şunu diyebiliriz: Sanki yağmur damlaları ile kar tanelerinin bileşeni farklıymış gibi bir intiba uyandıran yaklaşım!..

Belli ki, bu tür soruyu dillendiren kişi; yağmur tanesi ile kar tanesinin aynı bileşenlerden oluştuğunu bilmemektedir, çünkü bunu bilmeyecek kişide böyle bir soru yönlendirme potansiyelinin olması beklenmez, elbet bunu zamanın bir noktasında dillendirmiş bir beyin vardır ve farklı zamanlarda bu tür soruları ısıtıp sunan beyincikler de her daim olacaktır. Öyle ya, bu soruya cevap bulsanız, bu sefer aynı tür kişiler Kuran'da buz kelimesini de arayacaklardır...

Perşembe, Ocak 13

Huri'lerin Tanımı Diye Sunulan Ayet: 78/Nebe suresi 33

Geleneksel İslam anlayışına göre cennete giren erkeklere 70 tane huri (Daha az olan rivayetler de vardır) ve dünyadan da dilediği 2 mümineyi eş olarak alması layık görülmektedir. Bu ifadeler gibi Hadis külliyatında erkeklere yönelik bir çok söz bulunmaktadır ama aynı külliyat, kadınlara yönelik cennetteki nitelikler konusunu zorlaştırmaktadır.

Geleneksel İslam anlayışı huri kavramını dişi bir forma soktuğu için ve meallerin çoğu da bu ekolden yetişen kişiler tarafından yapıldığından, orijinal metinden uzak, bu anlayışa yakın bir meallendirme söz konusu olmaktadır.

Önce hurilerin memelerinin portakal gibi olcağı iddiası üzerine duralım, söz konusu ayet 78/Nebe suresi'nin 33 nolu ayetidir ve çoğunlukla şu şekilde meallendirilir:
"Turunç sîneli yaşıtlar (kızlar) var"
Ayetin mahiyetini abartanlar ise şu şekilde meallendirir:
"Memeleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar"
Ayetin doğru olduğunu düşündüğümüz meali ise şu şekilde olmalıdır:
"Genç ve yaşıt eşler…"

Çarşamba, Ocak 12

Kuran'da 7 Rakamı ve Önemi

٧
Kuran-ı Kerim'de bazı rakamlara dikkat çekilmiştir, bunlardan biri de 7 rakamıdır.

Gayemiz bu konudan bir takım anlamlar çıkarmak değil, daha çok Kuran'ın sistematiği üzerine dikkat çekmektir. Bu minvalle baktığımızda, haftanın yedi gün olması gibi secde konusunun yedi rakamı ile ilişkili olduğunu görmekteyiz, lakin secde halinde yedi uzvumuz yerle temas halindedir (2 ayak ucu + 2 diz + 2 avuç içi + 1 alın).

7, Yedi (Yedi Çift);
15/Hicr-87: Andolsun, sana çiftlerden yediyi ve büyük Kur'an'ı verdik.
Bu ayet, 1/Fatiha suresi'ne atıf yaptığı söylenmektedir, malumu ise Fatiha'nın 7 ayet oluşudur.
Yedi Gök;
2/Bakara-29: Sizin için yerde olanların tümünü yaratan O'dur. Sonra göğe yönelip (istiva edip) de onları yedi gök olarak düzenleyen O'dur. Ve O, herşeyi bilendir.
23/Muminun-86: De ki: "Yedi göğün Rabbi ve büyük Arş'ın Rabbi kimdir?"

Kuran'da Huri Ne Anlama Gelmektedir?

Kuran-ı Kerim'deki Huri kavramının geçtiği ayetlere bakacak olursak, bunun kadınsı bir manaya geldiğini iddia edemeyiz. Geleneksel İslam anlayışında ise Huri'lerin cennetteki erkeklere eş olacak dişileri ifade ettiği bellettirilmiştir. Burda bir çelişki var, Kuran çelişkili olmadığına göre, geleneksel anlayış; ayetlerin meallendirilmesi hususunda belirleyici olmuştur diyebiliriz.
44/Duhan-54: İşte böyle; ve biz onları iri gözlü hurilerle evlendirmişizdir.
52/Tur-20: Özenle dizilmiş tahtlar üzerinde yaslanmışlardır. Ve Biz onları iri, ceylan gözlü hurilerle evlendirmişiz.
55/Rahman-72: Otağlar içinde korunmuş huriler.
56/Vakia-22: Ve iri gözlü huriler
Bir kısım mealler, bu ayetlerin bazılarını "huri kadın" isim tamlaması ile birlikte meallendirmiştir ama bilmemiz gerekir ki bu ayetlerin hiçbiri orijinalinde dişilik belirten bir unsur bulundurmamaktadır.

Yukarıda paylaştığımız ayetlerde geçen Huri kavramını dişi olarak gören ve dolayısıyla yanlış bir meallendirmeye sebep olması yüzünden "Huri'lerin Tanımı Diye Sunulan Ayet: 78/Nebe suresi 33" başlığına bakınız. O başlıkta, söz konusu olan ayette Huri kavramı zikredilmediği halde, sürekli Huri kavramının niteliği olarak sunulmasına değinilmiştir.

Kuran-ı Kerim'de Adı Geçen Hayvanlar

Ayetler ışığında Kuran-ı Kerim'de adı geçen hayvanlarla ilgili bir çalışma yaptık:

Sırat-ı Müstekim Ne Demektir?

Kısaca; Allah'ın Kuran-ı Kerim'de beyan ettiği dosdoğru yol demektir.

1/Fatiha suresi'nin 6. ayetinde özellikle belirtilmektedir; "Bizi doğru yola ilet." Bu ayet her gün milyarlarca Müslüman tarafından defalarca okunmaktadır.

36/Yasin suresi 61. ayetinde de "Bana kulluk edin, doğru yol budur." denmekte,

43/Zuhruf suresi 43. ayetinde ise "Şu halde, sana vahyedilene sımsıkı tutun; çünkü sen dosdoğru bir yol üzerindesin." denmektedir.

Allah'ın kullarına öğütlediği Sırat-ı Müstakim (dosdoğru yol) üzerinde sapasağlam ve dik biçimde yürümek ancak Kuran-ı Kerim'e sıkı sıkıya sarılmakla mümkündür, bunu bilen İblis de bu yol üzerinde durmaktadır, 7/Araf suresi-16'dan mealen:
Dedi ki: "madem öyle, beni azdırdığından dolayı onlar(ı insanları saptırmak) için mutlaka senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım."
Bu ayet de gösteriyor ki; İblis, Allah yolunda olanlara daha çok musallat olmaktadır. Allah'ın iyi kullarını ödüllendireceği Cennet'e varmak için yaratılıştan beri süregelen iyi ile kötünün çekişmesinde saf tutup mücadele etmek elbette kolay olmayacaktır ama Allah'ın dilediği gibi bir kul olmak ve öngörülen ödülü kazanabilmek için işimizi kolaylaştıracak bir kılavuzumuz var; Kuran-ı Kerim.

Salı, Ocak 11

Kuran'a Göre Hanif Kavramı

Kuran-ı Kerim'de 12 farklı ayette geçen bir kavramdır ve Kuran'a göre Allah'ı birleyen - Allah'ı tek tutma manasına gelmektedir. Ehli Sünnet anlayışına göre ise "İslam'dan önceki tek tanrılı din anlayışı" (Monoteizm) olarak tanımlanır.

Geleneksel Ehli Sünnet anlayışında Allah'a iman etmenin tek yolu Müslüman kavramı üzerinedir ve bu anlayış içerisinde tüm kural ve yöntemler belirlenmiştir, aksi bir düşüncenin olmasına müsaade edilmemektedir. Elbette Allah katında din tamamlanmıştır ve adı da İslam'dır, dolayısıyla bu dine tabi olan herkes Müslüman olarak tanımlanır. Zaten Müslüman kavramının kelime manası İslam dininden olan, İslam'a inanan anlamındadır. Hem Kuran ayetlerinde bir kavramla daha karşılaşıyoruz ki o da Mümin kelimesidir, bu kelime de imana yönelmiş anlamına gelmektedir.

Hanif olmak, Müslüman olmak ve Mümin olmak arasında belirgin bir fark vardır; bu farkı görebilmek için kavramların barındırdıkları mahiyetleri iyi bilmek gerekir:
  • İslam dininden olan herkes Müslümandır
  • Canıyla ve malıyla kendini dine veren ve Allah rızasını kazanma gayretinde olanlar da Mümindir
  • ya Hanif?

Pazar, Ocak 9

Muhkem ve Müteşabih Ayetler

Bunlar Kuran-ı Kerim'de geçen birer kavramdır ve kitaptaki ayetlerin niteliklerini ifade etmektedirler.

Muhkem, kitaptaki birçok ayetin açık ve anlaşılır olduğunu belirtmek için; Müteşabih ise farklı anlamları olan, iç-içe geçmiş ayetler olarak da nitelenen, mecazi anlam ihtiva eden ve belli bir uzmanlık gerektiren (farklı ilim konularında olabilir) ayetleri ifade etmektedir.

Kuran'da Peygamberler (Nebi ve Resul Ayetleri)

Kuran'da övgüyle bahsedilen bir çok ismin genel olarak peygamber olduğu kabul edilir. Oysa ki peygamber kavramı farsçadır ve "haber getiren" manasındadır. Kuran'nın orijinal halinde ise peygamber diye meallendirilenlerin aslında ya "nebi" ya da "resul" olarak kullanıldığını görmekteyiz (nebi ya da resul diye anılmadığı halde peygamber diye meallendirilenler de var).

Kuran'da geçen nebi kavramı; arapçada "haberci/haber getiren" anlamındadır, tıpkı aynı anlama gelen farsçadaki peygamber sözcüğü gibi.

Geleneksel anlayışta nebi ile resul kavramlarının eş anlamlı olduğu söylenmektedir ama bu tam anlamıyla doğru değildir; lakin resul kavramının kelime manası da tam olarak "elçi" demektir.

Kuran'da Beyyine Kavramı ve Resul İlişkisi

Beyyine kavramı TDK'da şöyle tanımlanır;
1. Bir olayın doğruluğunu ortaya koyabilen yöntem.
2. Duruşma sırasında bir düşünceyi gerçekleştirmek için başvurulan belge, kanıt, tutanak, delil.

Kuran-ı Kerim'de ise bir sure adı olduğu gibi (98/Beyyine Suresi), başka surelerdeki bir çok ayetlerde de geçen bir kavramdır, çoğunlukla da Resul'ler hakkındaki açıklamalarda geçer.

Kuran-ı Kerim'de Resul (elçi) olarak nitelenen kişilerin Beyyine'lerle (açık delil) beraber geldikleri bir çok ayette bildirilmektedir. Bu da gösteriyor ki, "resul" olduğu iddiasındaki kişi geldiği toplumda "beyyine" ile beraber geldiği görülmektedir. Bu beyyine (açık delil) herhangi bir mucize, ayet, inek, deve veya bunlar gibi toplumun açıkça görüp algılayabileceği şeyler olabilecektir. Resul kavramının geçtiği bir çok ayette beyyine kavramının da birlikte geçmesi bu delilleri bize göstermektedir.

Cumartesi, Ocak 8

Besmele "Bismillah"

 ب

“Bismi'llâhi'r-rahmâni'r-rahîym”

İslam dininin en mühim sözlerinden biri de kısaca Besmele dediğimiz "Bismillahirrahmanirrahîm" sözüdür, hayırlara vesile olmasını dilediğimiz her amele başlamadan önce bu sözü söyleriz.


Bu söz, Kuran-ı Kerim'in özeti niteliğindeki 1/Fatiha Suresi'nin de ilk ayetidir, bununla beraber 27/Neml Suresi'nin 30. ayetinde de geçmektedir ve böylece Kuran'da sayılı olarak iki ayette geçtiğini gömekteyiz.

Kuran-ı Kerim'de 114 sure ve 114 tane de Besmele vardır (yaygın olan geleneksel nüshalarda) ama 9/Tevbe Suresi hariç her sure de Besmele ile başlamaktadır, sure sayısı ile Besmele sayısının denk düşmesinin sebebi ise 27/Neml Suresi'nin hem Besmele ile başlaması, hem de 30. ayetinde tekrar geçmesinden dolayıdır.
1/Fatiha-1: Rahmân Rahîm Allah'ın adıyla.
27/Neml-30: Evet o Süleyman'dan gelen bir mektup ve şöyle (başlıyor): "Rahman Rahîm Allah'ın adıyla:
Bu tılsımlı sözün İslam'ın baş kaidesinden biri olduğunu biliyoruz ve 27/Neml-30'la beraber Hz. Süleyman'dan beri kullanıldığını görüyoruz ama 11/Hud-41. ayetle de görüyoruz ki Hz. Nuh'tan beri kullanılması öğütlenmektedir:
11/Hud-41: Sonunda (Nuh) "Haydi, ona binin!" talimatını verdi; "yol alması da, demir atması da Allah'ın adıyla olsun: gerçek şu ki, benim Rabbim elbette tarifsiz bir bağışlayıcıdır, eşsiz merhamet kaynağıdır."
Mealde geçen Allah'ın adıyla sözü ilgili ayetin orijinalinde "bismillahi" olarak geçer ve bu da gösterir ki  Allah'la kul arasındaki iletişim anahtarı Besmele olagelmiştir.

Cemaatle kılınan namazlarda bir imamn vekil tayin edilmesi şarttır ve vekaleti alan imam da bizim adımıza okumamız gerekenleri okur, elbette farkedilmiştir ki 1/Fatiha suresinin ilk ayetini imam okumaz ve onun okunmasını bize bırakmaktadır, demek ki Hz. Muhammed'in en önemli sünnetlerinden biri olan bu kaidede görüyoruz ki Allah'la kul arasındaki iletişimde vekalet bulunmamaktadır.

Mustafa İslamoğlu'nun "Hayat Kitabı Kur'an Gerekçeli Meal-Tefsir" adlı eserindeki ilgili ayetin dipnotunda muhteşem bir örnek bulunmaktadır, eserin tek cilt olan versiyonunun 2. sayfasında şöyle Besmele ifadelendirilmektedir:
Eğer Kur'an'ı muhteşem bir site kabul edersek, Fatiha bu sitenin ana kapısı, besmele de o kapının anahtarıdır. Besmele, kulluk listesinin altına atılan imzadır. Besmele Allah'la ve Allah'lı yapmaktır. Besmele O'nun sayesinde ve O'nun verdiği imkan ve güçle yaptığının bilincinde olmaktır. "Senin verdiklerinin farkındayım, senden bağımsız bir varlık alanı düşünmüyorum" demektir.
 Bu ayet İstiaze (sığınmak) ayeti olarak anılan 16/Nahl-98. ayet ile de ilgili olduğu malumdur:
16/Nahl-98: BUNDAN böyle Kur'an okuyacağın zaman, öncelikle kovulmuş şeytandan Allah'a sığın.
Bu ayet, Kuran'dan herhangi bir pasaj okunacağı zaman şeytandan Allah'a sığınmayı öğütleyen tek ayettir ve  "E’ûzü billâhi mineş-şeytânir-racîm" olarak kullanılagelmektedir, Besmele de bu sözün ardından okunmaktadır.