Salı, Ocak 11

Kuran'a Göre Hanif Kavramı

Kuran-ı Kerim'de 12 farklı ayette geçen bir kavramdır ve Kuran'a göre Allah'ı birleyen - Allah'ı tek tutma manasına gelmektedir. Ehli Sünnet anlayışına göre ise "İslam'dan önceki tek tanrılı din anlayışı" (Monoteizm) olarak tanımlanır.

Geleneksel Ehli Sünnet anlayışında Allah'a iman etmenin tek yolu Müslüman kavramı üzerinedir ve bu anlayış içerisinde tüm kural ve yöntemler belirlenmiştir, aksi bir düşüncenin olmasına müsaade edilmemektedir. Elbette Allah katında din tamamlanmıştır ve adı da İslam'dır, dolayısıyla bu dine tabi olan herkes Müslüman olarak tanımlanır. Zaten Müslüman kavramının kelime manası İslam dininden olan, İslam'a inanan anlamındadır. Hem Kuran ayetlerinde bir kavramla daha karşılaşıyoruz ki o da Mümin kelimesidir, bu kelime de imana yönelmiş anlamına gelmektedir.

Hanif olmak, Müslüman olmak ve Mümin olmak arasında belirgin bir fark vardır; bu farkı görebilmek için kavramların barındırdıkları mahiyetleri iyi bilmek gerekir:
  • İslam dininden olan herkes Müslümandır
  • Canıyla ve malıyla kendini dine veren ve Allah rızasını kazanma gayretinde olanlar da Mümindir
  • ya Hanif?
Kuran-ı Kerim, Güneş takvimine göre 14 asırdır insanlığa verilmiş bir nimettir. Bugüne kadar nice insan gelip geçmiştir, bu süre içerisinde kurulan uygarlıklarda İslam dini belirleyici ve bağlayıcı da olmuştur. O dönemlerde ve bugüne de yansıdığı gibi İslam dinine geçmek isteyen ya da İslam'la tanıştırılmak istenen herkes (Müslüman anne-babadan doğan çocuklar da) belirlenmiş kurallar mertebesinde İslam'la tanıştırılmaktadır ve İslam dininde kimseye sorgulama hakkı verilmemektedir. Bir şekilde Hanif kavramıyla tanışan Müslüman olmuş kişilere de yukarıda değindiğimiz gibi "İslam'dan önceki tek tanrılı din anlayışı" denip geçiştirilmektedir. Ayetler ışığında baktığımızda bunun doğru mu olduğunu ya da başka bir mahiyeti mi olduğunu görebiliriz.

Kuran'da Hanif kavramı 12 defa geçmekte ve bu ayetlerin çoğunda Hz. İbrahim'le birlikte değinilmektedir. Bunun nedenini yine Kuran'daki ayetlerden çıkarabiliriz; Biliyoruz ki Hz. İbrahim'in putperest bir ortamda yetişmiş ve yine de atalarının çoklu tanrı anlayışını benimsememişti, o, tek bir ilah olabileceği düşüncesine kapılmıştı ve onu aramaya koyulmuştu (bkz: 6/En'am: 76-78).

Hanif kavramı bu yüzden önemlidir, çünkü Allah'ı önce biz aramalıyız ve bulmaya koyulmalıyız, bunun için de önce basmakalıp düşüncelerden sıyrılmaya çalışmalıyız: önce Hanif, sonra Müslüma ve nihayetinde de Mümin olmalıyız; Allah, herkesin adilce değerlendirileceğini ve cennetlerdeki katların da bunun için yaratıldığını söylemektedir, o halde sanmamalıyız ki "Müslüman doğduk, Müslüman yaşarız ve mükafatımızı alırız" diye, hayır, kimse seçilmiş değildir, seçilmiş olanlar sadece peygamberlerdir ve biz insanlar döngüyü her zaman yaşamak zorundayız. Allah katında din tamamlanmıştır ve revize edilmeyecektir ama bize Kuran-ı Kerim bırakılmıştır, Sırat-ı Müstakim'de dimdik ve doğru yürüyecek olanlar da Kitab'a sımsıkı sarılacak olanlardır...

Hanif'le ilgili ayetler, mealen;
2/Bakara-135: Dediler ki: "Yahudi veya Hristiyan olun ki hidayete eresiniz." De ki: "Hayır, (doğru yol) HANİF (muvahhid) olan İbrahim'in dini(dir); O müşriklerden değildi."
3/Ali İmran-67: İbrahim, ne yahudi idi, ne de hıristiyandı: ancak, O HANİF (muvahhid) bir müslümandı, müşriklerden de değildi.
3/Ali İmran-95: De ki: "Allah doğru söyledi. Öyleyse Allah'ı bir tanıyan (HANİF)ler olarak İbrahim'in dinine uyun. O, müşriklerden değildi."
4/Nisa-125: İyilik yaparak kendini Allah'a teslim eden ve HANİF (tevhidi) olan İbrahim'in dinine uyandan daha güzel din'li kimdir? Allah, İbrahim'i dost edinmiştir.
6/En'Am-79: "Gerçek şu ki, ben bir muvahhid (HANİF) olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana çevirdim. Ve ben müşriklerden değilim."
6/En'Am-161: De ki: "Rabbim gerçekten beni doğru yola iletti, dimdik duran bir dine, İbrahim'in HANİF (muvahhid) dinine... O, müşriklerden değildi."
10/Yunus-105: Ve: "Bir muvahhid (HANİF) olarak yüzünü dine doğru yönelt ve sakın müşriklerden olma,"
16/Nahl-120: Gerçek şu ki, İbrahim (tek başına) bir ümmetti; Allah'a gönülden yönelip itaat eden bir muvahhiddi (HANİF) ve o müşriklerden değildi.
16/Nahl-123: Sonra sana vahyettik: "HANİF (muvahhid) olan İbrahim'in dinine uy. O, müşriklerden değildi."
22/Hacc-31: Allah'ı birleyen (HANİF)ler olarak, O'na ortak koşmaksızın. Kim Allah'a ortak koşarsa, sanki o gökten düşmüş de onu bir kuş kapıvermiş veya rüzgar onu ıssız bir yere sürükleyip atmış gibidir.
30/Rum-30: Öyleyse sen yüzünü Allah'ı birleyen (bir HANİF) olarak dine, Allah'ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışı için hiç bir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler.
98/Beyyine-5: Oysa onlar, dini yalnızca O'na halis kılan HANİF'ler (Allah'ı birleyenler) olarak sadece Allah'a kulluk etmek, namazı dosdoğru kılmak ve zekatı vermekten başkasıyla emrolunmadılar. İşte en doğru (dimdik ve sapasağlam) din budur.
Yukarıdaki ayetler Ali Bulaç mealindendir ve çoğu mealin Hanif kavramına hassas olmadığını görmekteyiz, dileyen herkes yukardaki ayetleri diğer meallerle karşılaştırabilir ve arapça okumayı bilmeyenler de ilgili ayetlerin latince transkriptinde Hanif kavramını görebilirler. Meallerde Hanif yerine Muvahhid kullanıldığı da olmaktadır ve bu kelimenin sözlük anlamı da "tek ilaha inanan kişi" demektir.

Hiç yorum yok: