Pazar, Ocak 9

Kuran'da Beyyine Kavramı ve Resul İlişkisi

Beyyine kavramı TDK'da şöyle tanımlanır;
1. Bir olayın doğruluğunu ortaya koyabilen yöntem.
2. Duruşma sırasında bir düşünceyi gerçekleştirmek için başvurulan belge, kanıt, tutanak, delil.

Kuran-ı Kerim'de ise bir sure adı olduğu gibi (98/Beyyine Suresi), başka surelerdeki bir çok ayetlerde de geçen bir kavramdır, çoğunlukla da Resul'ler hakkındaki açıklamalarda geçer.

Kuran-ı Kerim'de Resul (elçi) olarak nitelenen kişilerin Beyyine'lerle (açık delil) beraber geldikleri bir çok ayette bildirilmektedir. Bu da gösteriyor ki, "resul" olduğu iddiasındaki kişi geldiği toplumda "beyyine" ile beraber geldiği görülmektedir. Bu beyyine (açık delil) herhangi bir mucize, ayet, inek, deve veya bunlar gibi toplumun açıkça görüp algılayabileceği şeyler olabilecektir. Resul kavramının geçtiği bir çok ayette beyyine kavramının da birlikte geçmesi bu delilleri bize göstermektedir.
Bu iki kavramın birlikte geçtiği ayetlerden bir çoğunun türkçe mealleri şunlardır:
[Bu ayetlerin türkçe mealleri için Ali Bulaç'ın Kuran Meali'nden yararlandık, orijinal arapça nüshada kavramın geçtiği halinin latince transkriptini "< >" ile belirttik ve ayetlerdeki "beyyine" sözcüklerinin meallerini kalın, "resul" sözcüklerini ise altı çizili belirttik.]
2/Bakara-87: Andolsun, biz Musa'ya kitabı verdik ve ardından peşpeşe elçiler <er rusulu> gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da apaçık belgeler <beyyinâti> verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs'le teyid ettik. Demek, size ne zaman bir elçi nefsinizin hoşlanmayacağı bir şeyle gelse, büyüklük taslayarak bir kısmınız onu yalanlayacak, bir kısmınız da onu öldürecek misiniz?
2/Bakara-92: "Andolsun, Musa size apaçık belgelerle <beyyinâti> geldi. Sonra siz onun arkasından buzağıyı (tanrı) edindiniz. İşte siz (böyle) zalimlersiniz." 
2/Bakara-253: "İşte bu elçiler <er rusulu>; bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. Onlardan, Allah'ın kendileriyle konuştuğu ve derecelerle yükselttiği vardır. Meryem oğlu İsa'ya apaçık belgeler <el beyyinâti> verdik ve o'nu Ruhu'l-Kudüs'le destekledik. Şayet Allah dileseydi, kendilerine apaçık belgeler <el beyyinâtu> geldikten sonra, onların peşinden gelen (ümmet)ler, birbirlerini öldürmezdi. Ancak ihtilafa düştüler; onlardan kimi inandı, kimi inkâr etti. Allah dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi. ama Allah dilediğini yapandır."
3/Al-i İmran-86: "Kendilerine apaçık belgeler <el beyyinâtu> geldiği ve elçinin <resûle> hak olduğuna şahid oldukları halde, imanlarından sonra küfre sapan bir kavmi Allah nasıl hidayete erdirir? Allah, zulmeden bir kavmi hidayete erdirmez." 
3/Al-i İmran-97: "Orada apaçık ayetler <beyyinâtun> (ve) İbrahim'in makamı vardır. Kim oraya girerse o güvenliktedir. Ona bir yol bulup güç yetirenlerin ev'i haccetmesi Allah'ın insanlar üzerindeki hakkıdır. Kim de inkâr ederse, şüphesiz, Allah alemlere karşı muhtaç olmayandır."
3/Al-i İmran-183: "Allah bize ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiçbir elçiye <resûlin> inanmamamız konusunda and verdi," diyenlere de ki: "Şüphesiz, benden önce nice elçiler <rusulun>, apaçık belgeler <beyyinâti> ve söylediklerinizle geldi; eğer, siz doğru idiyseniz, o halde onları ne diye öldürdünüz?"
6/En'Am-57: De ki: "Ben, gerçekten rabbimden kesin bir belge üzerindeyim <beyyinetin>, siz ise onu yalanladınız. Sizin kendisine acele ettiğiniz (azab) yanımda değildir. Hüküm yalnızca Allah'ındır. O, doğru haberi verir ve o, ayırd edenlerin en hayırlısıdır." 
6/En'Am-105: "İşte biz, ayetleri çeşitli biçimlerde böyle açıklıyoruz. Öyle ki sana: "Sen ders almışsın" desinler ve biz de bilebilen bir topluluğa onu açıkça göstermiş <nubeyyinehu> olalım."
7/A'raf-73: "Semud (toplumuna da) kardeşleri Salih'i (gönderdik. Salih:) "Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin o'ndan başka ilahınız yoktur. Size rabbinizden apaçık bir belge <beyyinetun> (mucize) gelmiştir: Allah'ın bu dişi devesi size bir belgedir; onu salıverin de Allah'ın arzında otlasın, ona bir kötülükle dokunmayın, sonra sizi acı bir azab yakalar" dedi." 
7/A'raf-85: "Medyen (toplumuna da) kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik. Şuayb onlara:) dedi ki: "Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin o'ndan başka ilahınız yoktur. Size rabbinizden apaçık bir belge (mucize) gelmiştir. Ölçüyü ve tartıyı tam tutun, insanların (hakları olan mallarını) eşyasını değerinden düşürüp eksiltmeyin ve düzene (ıslaha) konulmasından sonra yeryüzünde bozgunculuk (fesad) çıkarmayın. Bu sizin için daha hayırlıdır, eğer inanıyorsanız."
7/A'raf-101: "İşte bu ülkeler, sana onların 'haberlerinden aktarmalar yapıyoruz.' Gerçekten, onlara elçileri <rusuluhum> apaçık belgelerle <beyyinâti> gelmişlerdi. Ama daha önceden yalanlamaları nedeniyle iman eder olmadılar. İşte Allah, inkâr edenlerin kalplerini böyle damgalar." 
7/A'raf-105: (Musa) "Benim üzerimdeki yükümlülük, Allah'a karşı ancak gerçeği söylemektir. Rabbinizden size apaçık bir belge <beyyinetin> ile geldim. Artık İsrailoğullarını benimle gönder."
8/Enfal-42: "Hani siz vadinin yakın kenarında, onlar uzak yamacındaydılar; kervan ise sizden daha aşağıdaydı. Eğer sözleşseydiniz, kaçınılmaz olarak sözleşme yeri (veya konusu) hakkında anlaşmazlığa düşerdiniz; ancak Allah, olacağı olan işi gerçekleştirmek için (böyle yaptı). Böylece, helak olacak kişi apaçık bir delilden <beyyinetin> sonra helak olsun, diri kalacak kişi apaçık bir delilden <beyyinetin> sonra hayatta kalsın.Şşüphesiz Allah, gerçekten işitendir, bilendir."
9/Tevbe-70: "Onlara, kendilerinden öncekilerin; Nuh, Ad, Semud kavminin, İbrahim kavminin, Medyen ahalisinin ve yerle bir olan şehirlerin haberi gelmedi mi? Onlara resulleri <rusuluhum> apaçık deliller <beyyinati> getirmişlerdi. Demek ki Allah, onlara zulmediyor değildi, ama onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı."
10/Yunus-13: "Andolsun, sizden önceki nesilleri, resulleri <rusuluhum> kendilerine apaçık deliller <beyyinâti> getirdiği halde, zulmettikleri ve iman etmeyecek oldukları için yıkıma uğrattık. İşte biz, suçlu, günahkar olan bir topluluğu böyle cezalandırırız."
10/Yunus-74: "Sonra onun ardından kendi kavimlerine (başka) elçiler <rusulen> gönderdik; onlara apaçık belgeler <beyyinâti> getirmişlerdi. Ama daha önce onu yalanlamaları nedeniyle inanmadılar. İşte biz, haddi aşanların kalblerini böyle mühürleriz." 
11/Hud-17: "Rabbinden apaçık bir delil <beyyinetin> üzerinde bulunan, onu yine ondan bir şahid izleyen ve ondan önce bir önder ve rahmet olarak Musa'nın kitabı (kendisini doğrulamakta) bulunan kimse, (artık onlar) gibi midir? İşte onlar, buna (Kur'an'a) inanırlar. Gruplardan biri onu inkâr ederse, ateş ona vaadedilen yerdir. Öyleyse, bundan kuşkuda olma, çünkü o, rabbinden olan bir haktır. Ancak insanların çoğunluğu inanmazlar."
11/Hud-28: Dedi ki: "Ey kavmim, görüşünüz nedir söyleyin? Eğer ben rabbimden apaçık bir belge <beyyinetin> üzerinde isem ve rabbim bana kendi katından bir rahmet vermiş de (bu,) sizin gözlerinizden saklı tutulmuşsa? Siz bunu istemiyorken biz sizi buna zorlayacak mıyız?"
11/Hud-53: "Ey Hud" dediler. "Sen bize apaçık bir belge <beyyinetin> (mucize) ile gelmiş değilsin ve biz de senin sözünle ilahlarımızı terketmeyiz. Sana iman edecek de değiliz."
11/Hud-63: Dedi ki: "Ey kavmim, görüşünüz nedir söyler misiniz? Eğer ben rabbimden apaçık bir belge <beyyinetin> üzerindeysem ve bana tarafından bir rahmet vermişse, bu durumda o'na isyan edecek olursam Allah'a karşı bana kim yardım edecektir? Şu halde kaybımı arttırmaktan başka bana (hiç bir yarar) sağlamayacaksınız."
11/Hud-88: Dedi ki: "Ey kavmim görüşünüz nedir söyler misiniz? ya ben rabbimden apaçık bir belge <beyyinetin> üzerinde isem ve o da beni kendisinden güzel bir rızık ile rızıklandırmışsa? Ben, size yasakladığım şeylere (kendim sahiplenmek suretiyle) size aykırı düşmek istemiyorum. Benim istediğim, gücüm oranında yalnızca ıslah etmektir. Benim başarım ancak Allah iledir; o'na tevekkül ettim ve o'na içten yönelip dönerim."
14/İbrahim-4: "Biz hiç bir elçiyi <resûlin>, kendi kavminin dilinden başkasıyla göndermedik ki, onlara apaçık anlatsın <yubeyyine>. Böylece Allah, dilediğini şaşırtıp saptırır, dilediğini hidayete erdirir. O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir."
14/İbrahim-9: "Sizden öncekilerin, Nuh kavminin, Ad ve Semud ile onlardan sonra gelenlerin haberi size gelmedi mi? ki onları, Allah'tan başkası bilmez. Elçileri <rusuluhum> onlara apaçık delillerle <beyyinâti> gelmişlerdi de, ellerini ağızlarına götürüp (öfkelerinden ısırdılar) ve dediler ki: "Tartışmasız, biz sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyleri inkâr ettik ve bizi kendisine çağırdığınız şeyden de gerçekten kuşku verici bir tereddüt içindeyiz."
16/Nahl-44: "(Onları) apaçık deliller <beyyinâti> ve kitaplarla (gönderdik). Sana da zikri (kur'an'ı) indirdik ki, insanlara kendileri için indirileni açıklayasın ve onlar da iyice düşünsünler, diye."
20/Taha-133: "Dediler ki: "bize kendi rabbinden bir ayet (mucize) getirmesi gerekmez miydi?" Onlara önceki kitaplarda açık belgeler <beyyinetu> gelmedi mi?"
29/Ankebut-35: "Andolsun, biz akledebilecek bir kavim için orada apaçık bir ayet <beyyineten> bırakmışızdır."
29/Ankebut-39: "Karun'u, Firavun'u ve Haman'ı da (yıkıma uğrattık). Andolsun, Musa onlara apaçık delillerle <beyyinâti> gelmişti, ancak yeryüzünde büyüklendiler. Oysa onlar (azabtan kurtulup) geçecek değillerdi."
30/Rum-9: "Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı? Böylece kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler. Onlar, güç bakımından kendilerinden daha üstün idiler, toprağı alt üst etmişler (ekmişler, madenler, sular arayıp çıkarmışlar) ve onu, kendilerinin imar ettiğinden daha çok imar etmişlerdi. Elçileri <rusuluhum> de, onlara açık delillerle <beyyinâti> gelmişti. Demek ki Allah onlara zulmetmiyordu, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı."
30/Rum-47: "Andolsun, biz senden önce kendi kavimlerine elçiler gönderdik de onlara apaçık belgeler getirdiler; böylece biz de suçlu günahkarlardan intikam aldık. İman edenlere yardım etmek ise, bizim üzerimizde bir haktır."
35/Fatır-25: "Eğer seni yalanlıyorlarsa, senden öncekiler de yalanlandı; elçileri ise <rusuluhum>; kendilerine apaçık ayetler <beyyinâti> , sahifeler ve aydınlatıcı kitaplar getirmişlerdi."
40/Mümin-22: "Çünkü gerçekten onlar, resulleri <rusuluhum> kendilerine apaçık belgeler <beyyinâti> getirirdi; fakat onlar inkâr ederlerdi. Bu yüzden Allah, onları (azabla) yakalayıverdi. Şüphesiz o, kuvvetli olandır, cezalandırması şiddetlidir."
40/Mümin-28: Firavun ailesinden imanını gizlemekte olan mü'min bir adam dedi ki: "Siz, benim rabbim Allah'tır diyen bir adamı öldürüyor musunuz? Oysa o, size rabbinizden apaçık belgelerle <beyyinâti> gelmiş bulunuyor. Buna rağmen o eğer bir yalancı ise yalanı kendi aleyhinedir; ve eğer doğru sözlü ise, (o zaman da) size va'dettiklerinin bir kısmı size isabet eder. Şüphesiz Allah, ölçüyü taşıran, çok yalan söyleyen kimseyi hidayete erdirmez."
40/Mümin-34: "Andolsun, daha önce Yusuf da size apaçık belgeler <beyyinâti> getirmişti. O zaman size getirdikleri hakkında kuşkuya kapılıp durmuştunuz. Sonunda o, vefat edince, demiştiniz ki; "Allah, ondan sonra kesin olarak bir elçi göndermez." İşte Allah, ölçüyü taşıran, şüpheci kimseyi böyle saptırır."
40/Mümin-50: (Bekçiler:) "Size kendi resulleriniz <rusulukum> açık belgelerle <beyyinâti> gelmez miydi?" dediler. Onlar: "evet" dediler. (Bekçiler:) "Şu halde siz dua edin" dediler. Oysa kafirlerin duası, çıkmazda olmaktan başkası değildir.
40/Mümin-83: "Resulleri <rusuluhum> kendilerine apaçık belgeler <beyyinâti> getirdiği zaman, onlar, yanlarında olan ilimden dolayı sevinip böbürlendiler de, kendisini alay konusu edindikleri şey, onları sarıp kuşatıverdi."
43/Zuhruf-63: İsa, açık belgelerle <beyyinâti> gelince, dedi ki: "Ben size bir hikmetle geldim ve hakkında ihtilafa düştüklerinizin bir kısmını size açıklamak için de. Öyleyse Allah'tan sakının ve bana itaat edin."
45/Casiye-17: "Ve onlara bu emirden açık belgeler <beyyinâtin> verdik. Fakat onlar, kendilerine ilim geldikten sonra, yalnızca aralarındaki 'hakka tecavüz ve azgınlıktan' dolayı ihtilafa düştüler. Şüphesiz rabbin, hakkında ihtilafa düştükleri şeyde kıyamet günü aralarında hüküm verecektir."
57/Hadid-25: "Andolsun, biz elçilerimizi <rusulenâ> apaçık belgelerle <beyyinâti> gönderdik ve insanlar adaleti ayakta tutsunlar diye, onlarla birlikte kitabı ve mizanı indirdik. Ve kendisine çetin bir sertlik ve insanlar için (çeşitli) yararlar bulunan demiri de indirdik; öyle ki Allah, kendisine ve elçilerine gayb ile (görmedikleri halde) kimlerin yardım edeceğini bilsin (ortaya çıkarsın). Şüphesiz Allah, büyük kuvvet sahibidir, üstün olandır."
61/Saff-6: Hani Meryem oğlu İsa da: "Ey İsrailoğulları, gerçekten ben, sizin için Allah'tan gönderilmiş bir elçiyim <resûlu>. Benden önceki Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra ismi "Ahmed" olan bir elçinin <resûlin> de müjdeleyicisiyim" demişti. Fakat o, onlara apaçık belgelerle <beyyinâti> gelince: "bu, açıkça bir büyüdür" dediler.
64/Tegabun-6: "Bu, kendilerine apaçık belgelerle <beyyinâti> elçiler <rusuluhum> geldiği halde "bizi bir beşer mi hidayete ulaştıracak?" demeleri ve bu yüzden inkâr edip saparak yüz çevirmeleri nedeniyledir. Allah da (onlara karşı) müstağni olduğunu (hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını) gösterdi. Allah ğani'dir, hamid'dir." 
98/Beyyine-1: "Kitap ehlinden ve müşriklerden inkâr edenler, kendilerine apaçık bir delil
<beyyinetu> gelinceye kadar, (bulundukları durumdan) kopup ayrılacak değillerdi."
98/Beyyine-4: "Kitap ehlinden olanlar, ancak kendilerine apaçık belgeler <beyyinetu> geldikten sonra fırkalara ayrıldılar."

Hiç yorum yok: